Yüzyüze konuşmalarda olamayacağım kadar net olayım da ben, isterseniz siz de okursunuz, tanırsınız, sorarsınız hatta o konularda da yazarım. Bu sefer yalın anlatıyorum her şeyi. Katılın, katılmayın, hatta yorumlayın istediğiniz gibi. Ha bir de, kendinize daima iyi davranın.

Monday, April 30, 2012

Aa! Çok sert.

Yalan Dünya başlayacak diye fazlasıyla heyecanlıydım. Avrupa Yakası'yla büyümüş, ordaki karakterlerin replikleriyle kaç ortamda eğlenmiş, taklitleriyle coşmuş, kopmuş bir nesiliz ne de olsa. Hepimiz için Gülse Birsel komikliğin bir kadını nasıl çekici yaptığını göstermiş çok başarılı biri.

Dramatik dizilerin arasından sıyrılacak gerçek anlamıyla KOMİK, Avrupa Yakası komikliğinde bir dizi tekrardan geliyor diye hangimiz heyecanlanmadık ki. Çoğunluğu bilmem ama ben Yalan Dünya'da en fazla tebessüm ettim, ki zaten o da izlediğim bir bölümünün yarısıydı. Sonra hayal kırıklığıma sarmalayıp rafa kaldırdım diziyi. Gereksiz dramatik dizilerimizi bile daha büyük bir heyecan ve ilgiyle takip ediyorum açıkçası. Ki zaten bir ara ''komik'' dizilerimiz vs. dramatik dizilerimiz tarzı bir yazı yazacağım.

Orçun karakterine insanların gülmesini anlayamıyorum - hep de millet bahsedince otomatikten basıyoruz kahkahayı ama o ayrı bi konu - o kadar itici, pis, gereksiz ve anti-komik bir karakter ki. Sinirlerim bozuluyor resmen görünce. Sanki baktığımda burnuma insanların tıkışıp et pazarına döndüğü otobüslerde yazın yayılan ter kokusu gibi bi koku çalınıyor gibi. Nasıl itici anlatamam ya.

Bir de bu Orçun'u oynayan adamın bir grubu var işte. BÜYÜK EV ABLUKADA. Dün merakımdan dedim bir konserine gideyim. En iyi canlı performansta bir grubun ne olduğunu anlarsınız ne de olsa. Size şu kadarını söyleyeyim, ben kalitesiz ama bi miktar hareketli olan her müzikte sevmesem bile en azından kendimi eğlendirebilirim AMA bu sefer yapamadım bunu. Orçun (gerçek adını bilmiyorum, öğrenmeyi de düşünmüyorum) kötü bir sesle bağıra çağıra ve kelimeleri yuvarlayarak bir şeyler diyor, arkada da bir iki gitar tıngırdıyor ama açıkçası sesinden ve ağzını daha büyük ne kadar açabilir ki diye düşünmekten diğer elemanların çalışını bile inceleyemedim. (aslında arkadaki müzikal altyapı çok kötü olmayabilir çünkü sadece 3 şarkı dinleyebildim kafam daha fazlasını kaldıramadı tam o konuda yorum yapmasam daha iyi) Seyirci de zıplayıp Orçunla aynı şekilde yani ANIRARAK benim asla deşifre edemediğim sözleri söylüyorlar. Sonuç olarak kayış bende hakkaten koptu kaptan.

Ha bir de sırf meraktan geldiğim bu konserde 21.30 da çıkacaklarına bizi 35-40 dakika ayakta bekletmelerine diyecek laf bulamıyorum. Kimsiniz ki yani? İçerde içki içip, bi şeyler çekip kafa bulmanız için sıkış tepiş garip bir kitlenin arasında dikilmek zorunda değilim yani. Yıllarınızı verip de bi yerlere gelmiş bir grup değilsiniz arkadaşım. (Bayağa nefret etmişim gördüğünüz gibi)

Büyük ev ablukada seven, ona anlam yükleyen, sevdikçe marjinalleşen arkadaşlara popüler kültürün esiri gibi hissedecek olsanız bile - sonuçta çok 'hipster' sınız - Duman, Athena, MFÖ, Mor ve Ötesi, Redd gibi seveni sevmeyeni olsa bile en azından MÜZİK yapan grupları tavsiye ediyorum.

Lütfen bu kadar da marjinal olmayın ya. Ne anlıyorsunuz ki, korkunç bi sesle anıran adamdan ne anlıyorsunuz? Duygu yok, melodik bir şey yok, sözler vasat. Ne kaldı? Cidden kendimi ezik hissettim o ortamda, ben mi bir şey kaçırıyorum acaba diye.

Çok doldum bu konuda valla ya, seven ilk arkadaşıma dalmaya gidiyorum ben. Öptüm.

Tuesday, April 17, 2012

Denizozy Dediğimiz Varlık

* - Noldu? İyi misin? Neyin var?

Bu soruları hiç sevmem. Zaten moralim bozuk olduğunda bunu belli etmekten, hatta direk 'keyifsizim' demekten geri durmayan bir insanım. Ama biri bana bunları sorduğu an beynim mutsuz olmak için nedenler arayıp mutlaka buluyor. Bir de çok mu mutsuz neşesiz görünen bir insanım ki diye düşünüp sürekli saçmalamak, espri yapmak zorunda hissediyorum sonrasında.

* Bir şeye karar verdiğimi size söylüyorsam muhtemelen fikir almak için bunu söylemiyorumdur, fikrinizin de kim olursanız olun pek bi önemi yoktur benim için, o şeyi kesin gerçekleştireceğimdir. Yine de fikrinizi söyleyebilirsiniz emir kipi kullanmadığınız sürece. Yoksa vazgeçme ihtimalim varsa yok ediyorsunuz onu da.

* Verdiğim tavsiyelerin büyük kısmı benim hayatımda yapsam çok daha iyi olacağını bildiğim şeylerdir. Ben yapamamışımdır, sizin yapmanızın iyi olacağını düşünüyorumdur ama elbet kendi kafanıza eseni yapmanız her zaman daha iyi olacaktır bu yüzden de hep ''sen bilirsin ama'' diye başlarım. Eminim ki siz de birinin size tavsiye verirken bunu dayatarak yapmasını istemezsiniz.

* Çoğu konudaki fikirlerimi üzerinde kafa patlatarak oluşturmuşumdur ve değiştirmek için tartışma esnasında kafamda soru işareti oluşturmanız gerekir, emin olun üstünde düşünürüm ama ilk konuşmada hiçbir konu hakkında fikrim kolay kolay değişmez.

*Renkler ve zevkler kesinlikle tartışılır. Tartışılmaz diyen herifin yaşam hakkında nefes almak dışında bildiği bir şey olmadığına eminim.

* Laf olsun diye kurduğum cümleler hep ciddiye alınır, o an öyle gerektiği için söylediklerimi sonradan yalanlayabilirim, nabza göre şerbet verdiğim çok olur.

* Sizden haz etmiyorsam bunu bilirsiniz, saklamam. Haz etmediğim insanla asla geyik yapmam, soktuğum lafları ciddiye almaları gerektiğini de genelde anlamazlar.

* Kilo konusunda takıntılıyım, her konuda kendimle dalga geçerim, geçilmesini de takmam ama bu konuda da sizden çok daha fazla kendimle dalga geçmem sizin de geçebileceğiniz anlamına gelmiyor, I'm not skinny and I know it. Diyetteyim zaten insaflı olalım.

* Hayatımda her şey, müzik yazı ve diğerleri olarak ikiye ayrılır. Sizle en koyu muhabbetimiz esnasında bile fonda çalan şarkıyı pür dikkat dinliyorum ya da aklımda yazacağım birkaç yazının taslağını oluşturuyorumdur, buna alışmalısınız.

* Samimiliğim yapmacık bulunabilir ve beni en çok üzen şeylerden biri budur. İrite edici bulmadığım herkese yakın davranırım ve bunu her zaman içimden gelerek yaparım, ''ay o kadar samimiyetimiz yok şunu da yapsam garip kaçar'' gibi düşüncelerim hiç olmaz.

* Bir insanla yakın olmayı görüşme sayısı, tanıma yılıyla oranlamam, paylaştığımız şeylerin önemi ve yanında nasıl hissettiğim önemlidir.

* Çevremdeki insanları olduğu gibi kabul ettiğimden eleştirmeyi pek sevmem, kalıplara sokmam, hem bana ne ki yaşam tarzlarından, bakış açılarından, eğer hoşuma gitmiyorsa uzak dururum o kadar. Desem de inanmayın, çok da dalga geçerim bazı tiplerle. Ha uzak da dururum o ayrı.

* Sıcakkanlı bir insan olsam bile, duygularımı çok fazla yansıtan biri olmadığımdan emin olun sizi düşündüğünüzden ve hissettirdiğimden çok daha fazla seviyorumdur.

* İnsanlara trip atmak, küsmek, alındığını/kırıldığını dile getirmek konusunda çok beceriksizim. Ya da fazla ince sinyallerle gösterdiğimden genelde anlamazsınız. Detaylara gereksiz takılan bir insanımdır aslında ve çok kolay kırılırım. Kim olursanız olun beni takmazsanız cidden canımı yakabilirsiniz. Ruhunuz duymaz o ayrı.

* Her şeyi üstüme alınmak gibi gereksiz bir özelliğim var.

* Aptala yatmak, anlamamazlığa gelmek, yanlış anlamış gibi yapmak en çok gerçekleştirdiğim eylemlerdir. İşime geldiği gibi davrandığım doğrudur.

* Bir şey için çok heveslenip, çok kolay sıkılırım. Hevesimin geçmeyeceği bir şey bulduğum gün mutlu ve başarılı bir insan olucağıma inanıyorum. Bulursam tabi.

* Hırslı değilim, mücadeleci değilim, kolay pes ederim, genel olarak pek çabalamam.

* Çok kolay hoşlanıp yine çok kolay vazgeçen bir yapım var. Hoşlandığım insan için bir şeyler yapmak konusunda da başarılı değilim, belli bile etmediğim için hoşlanıp sonradan kanka olduğum insan sayısı konusunda rekorum var.

* İkna etmek konusunda başarılı olduğumu düşünüyorum ama bazen fazla ısrarcı olabiliyorum farkındayım. Bir şeyi istemediğini net bir şekilde belli eden insanın da üstüne gitmem tabi yanlış anlaşılmasın.

* Sıradan olduğumu biliyorum, siz de öylesiniz bunu siz de bilmelisin, hayat böyle daha rahat.

Friday, March 30, 2012

Sörvayvır

Survivor'dan hiç hazzetmediğimi fark ettim bugün. Sırf popülerlikleri artsın diye ünlülerin kendilerini kepaze etmeleri veya 'ünsüz' lerin sonucunda ödül var diye orda bulunmaları ve bunların bir kumpas olduğunu bilmezden gelip insanların bunu izlemesi garibime gidiyor.

Hırs gösterilerinin - yarışma diyoruz buna - bu kadar gözümüze sokulması, ordaki mücadeleyi izlemek rahatsız ediyor beni. Normal hayatlarında gayet lüksü tadan insanların orda açız diye sızlanmasını görmek istemiyorum. Aptalca fiziksel yarışlar yapıp ödül olarak ihtiyaçlarını gidermelerini de. İnsanı hayvan yerine koymak gibi geliyor. Hatta biraz da gladyatör savaşlarına benzetiyorum. Küçük düşürücü. Bir ödül uğruna birbirleriyle kapışan insanlar ve onları izleyen başka insanlar. Nasıl zevk alıyoruz ki bundan?

Garipsemediniz mi düşününce? Sevmedim, sevemeyeceğim de. Yine de geyiklerini bilip de arada espri olarak söylemeye devam edicem muhtemelen. Daşmın Goş! May ey! Elimlen Gonuş. Bunları bilmeyen de dışlanıyor ne de olsa.


Wednesday, March 28, 2012

Görünce Selam Vermek Lazım Tanıdıklara.

Merhaba. Hoşgeldin okur.

Herkes kendini bir şekilde ifade eder. Kimi konuşur, kimi yazar, kimi şarkı söyler, kimi resim çizer. İnsan kendini anlatmaya muhtaç bir varlık. Ben de kendimi anlatacağım. Blogun sevdiğim yanı, kimin okuduğunu bilmemek, okunmuyormuş gibi yazmak ama aynı zamanda da başkalarının okuduğunun bilincinde olmak. Farklı bir kafa işte.

Arada bir uğrayın, bazen sıkıcı, bazen akıcı yazılarımı okuyuverin işte. Ben buralardayım. Ara versem bile içimi dökmeden duramam bilirsiniz. Haydi öptüm.